İnsanlıktan utandıran o an: “Minik bir bedene daha göz yumuldu”
Asırlar boyu aklımızdan çıkamayacak bir tablo. Öyle ünlü bir ressamın kaleminden dökülmüş bir resim de değil, en pahalı boyalarla da yapılmadı. Kan ve göz yaşıyla yoğruldu, gafletin en uç noktalarındayken yakaladı bizi. Aylan Kurdi henüz iki yaşındaydı. Belki aylardır evinden uzaktaydı, aç ve bitap halde. Evet ülkesini terk etmek zorunda kalmıştı çünkü ulusal çıkarlar uğruna ülkesi adeta toz ve dumana dönüşmüştü. Tek istediği annesinin kucağında huzurla uyuyabilmekti belki de, belki arkadaşlarıyla biraz koşuşturmak. Ama biz onu böyle güzel anılarda görmedik sahile vurmuş soğuk bedeni ve adeta insanlığa bir tokatmışçasına yüzünü bile göstermeden döndüğü sırtıyla tanıdık. Onun soğuk bedeni günahsız ruhuyla beraber Rahmanın katına gitti ama dünyanın ruhunda cehennem sıcakları oluşturdu. Bir kez daha gösterdi bize o minik bedeni savaşın ne kadar acımasız olduğunu, çaresizliğin ne olduğunu, ensar ve muhaciri anlamadığımızı. Hissettirdi bize henüz kamil bir imanla donanamadığımızı.
“Avrupa mültecilere kapılarını kapadı, Körfez gözlerini yumuyor” demek asıl önemli olanı mazlumlar için yardımlaşmayı bir türlü göremedik. Soğukta yalın ayak gezen Müslüman kardeşimizi unutup sürekli sorguladık hatanın kimde olduğunu. Atılan her bombada yeni siyaset üretmeye çalıştık, saramadık hiç yaraları.
Şimdiyse soruyorum Suriye’de savaşan herkese. Halk için savaşıyordunuz değil mi? Evet halk için savaşıyordunuz o yüzden öleceğini bile bilen insanlar 300 kişi ufacık bir bota biniyor. Evet halk için savaşıyorsunuz Müslüman mazlumlar Avrupa’nın sınır kapılarında vicdan arıyor. Evet halk için direniyorsunuz o yüzden 7 milyon Suriyeli; Kürt, Arap, Türk yurtlarından oldu. Evet halk için savaşıyorsunuz çünkü İsrail’in zulmünü göremez olduk. Evet halk için çabalıyorsunuz, o yüzden daha 2 yaşında küçücük bir beden Akdeniz’in serin sularında yapayalnız yatıyor. Söylesenize halk için değil mi? Halka rağmen halk için…
Acıları dindirmek için uğraşılıyor öyle mi? Bana Evlat acısının nasıl dindirileceğini bir anlatır mısınız? 2 yaşında yavrusunu kaybeden bir annenin sessiz çığlıklarını? Minicik yavrusunu denizde kaybeden bir babanın göz yaşlarını? Dünya önlerine serilse, iki cihan bir araya getirilse dinecek mi bu acı? Hayır dinmeyecek, asla dinmeyecek.
Minik Aylan’ın cansız bedeni nasıl gidecek gözlerimizin önünden. Peki ya mahşer günü? Hiç mi karşımıza gelmeyecek, hiç mi hesap sormayacak bizden? Vaktimiz yoktu seninle ilgilenemedik, dünyaya dalmıştık hatırlayamadık, nargile kafelerde eğleniyorduk hissedemedik, daha çok para için gözlerimizi yumduk mu diyeceğiz? Peki ya Allah? Her şeyi gören bilen o yüce Rab? Sormayacak mı paylaşalım diye verdiği gücü, parayı nerede harcadığımızı? Sormayacak mı küçük Aylan’ın Akdeniz’in sularında neden yalnız kaldığını? Ne cevap vereceğiz, nasıl anlatılır ki bu gafletimiz. Her şeyin bittiği o güne gelmeden önce uyanmamız gerekmiyor mu? Kaç insan daha ölüme terk edilmeli uyanmamız için? Sura üflenmesi mi gerekiyor ‘eyvah hata yaptım’ demek için… Allah bizi en yakın zamanda bu gafletten uyandırsın, Allah bize ensar ve muhacir şuuru nasip etsin. Allah kardeşlerimizin ve bizim yardımcımız olsun…