GÜNDÜZ ÇİĞKÖFTECİ, GECE TÜRKÜCÜ

Azimle, sabırla, bıkmadan ve kararlılıkla, başarıya giden çileli bir hayat mücadelesinin öyküsü.
Aslen Kahtalı olan İbrahim Harikases, Kahta’nın Eskitaş (Ancuz) köyünde hayata gözlerini açar. Lise yıllarına kadar Kahta’da ikamet eder. Müziğe olan tutkusu küçük yaşlarda başlasa da bunu pek belli etmez, müzikle uğraş içine girmez. Çünkü toplumun ses sanatçısına bakış açısı iyi değildir. Bunu çok iyi bilen İbrahim, ailesinden ve çevresinden gelebilecek tepkilerden çekinir. Liseyi bitirdikten sonra İstanbul’a gitmeye karar verir. İstanbul’a gidiş sebebi her ne kadar ekonomik sebepler olsa da onun kafasının bir yerinde bir gün sanatçı olmak hayali yatmaktadır.
Bu hayal ve umutların peşine düşen İbrahim, soluğu İstanbul’da alır. İstanbul’a gelir gelmesine de İstanbul hayalindeki İstanbul değildir. İşler hiçte düşündüğü gibi gitmez.
Başarıya giden bu çileli hayat hikayesini gelin ondan dinleyelim..
Liseyi bitirdikten sonra İstanbul’a geldim. 1999 yılıydı. Babamdan habersiz gelmiştim İstanbul’a. Bilet parası bulup otobüse bindiğim gibi İstanbul’un yolunu tutmuştum. İstanbul’a gelir gelmez iş aramaya başladım. Öncelikle bir işe ihtiyacım vardı. Ama ne iş yapacağımı bile bilmiyordum. Maddi sıkıntılardan dolayı ne iş olursa yaparım diyordum. Sonunda Güngören’de bir sucu’da iş buldum. Ekmek parası çıkarmak için apartmanların en üst katlarına sırtıma aldığım su damacanalarını çıkarıyordum. Gece yorgun argın geldiğim bekar odasında müzik ile uğraşıyordum. Türküler mırıldanıyordum. Bekar odalarında kalıyorduk birkaç arkadaş ile birlikte. Bekar odalarını bilen bilir, bilmeyenler için o sefaleti anlatacak kelime bulamıyorum. Belki de bu sefalet içindeki hayat müzik için bana ilham oluyordu. Elime kağıt kalem alıp söz yazıp , ağzımla mırıldanarak beste yapmaya çalışıyordum. Ara sıra arkadaşlarıma türküler söylüyordum.
Aslında Kahta’da müzik ile uğraşmaya başlamıştım. Bazen arkadaşlar arasında bazen de davet edildiğimiz düğünlerde sesimi dinletmeye çalışıyordum. Ama çoğunlukla da gizli gizli yapıyordum. Çünkü bizim yörenin ses sanatçısına bakış açısı farklıdır. Pek iyi bakmazlar. Bunun için hem ailemden tepki almamak hem de akrabalardan tepki almamak için pek açığa veremiyordum.
İstanbul’a geldiğimde daha rahat bir şekilde müzikle uğraşma imkanı bulmuştum ama bu seferde ekonomik sıkıntılar engel oluyordu. Günün uzun bir bölümünde çalışma zorunda olmamdan dolayı zaman da bulamıyordum. Bir yandan çalışırken, bir yandan da daha iyi para kazanacağım bir iş arıyordum. Müziğe daha geniş zaman ayırabileceğim bir iş arayışına girmiştim. Bu vesile ile durmadan iş değiştiriyordum.
Kantin işlettim, tekstilde çalıştım, suculuk yaptım, lokantada çalıştım, bulaşık yıkadım. Boş bulduğum zamanlarda ek iş olarak gazete dağıtıyordum. İstanbul’da helalinden para kazanmak için, ayakta kalmak için ne gerekiyorsa yapıyordum. Müzik benim için bir sevdaydı ama ilk önce ayakta kalmam gerekiyordu.
İstanbul’da geçim çok zordu. İlk geldiğim zamanlar çok zorluklar çektim. Ekmek bulamadığımız zamanlar oldu. Aç yattığımız zamanlar oldu. Bekar odalarında çok süründük, Tekstilde çalışırken bekar odalarında yer bulamadığım için konfeksiyonda masaların üstünde yattığım zamanlar oldu, o günleri hiç unutamıyorum. İstanbul hiçte dışarıdan bakıldığı gibi güllük gülistanlık değildi. Taşı toprağı altın değildi. Çok sıkıntılar çektim. Ama kararlıydım, azimliydim hiç yılmadım, pes etmedim. Mücadeleye devam ettim.
Bütün bu uğraşların içinde ara sıra Unkapanı’na gidip geliyordum. Müzik camiası ile tanışıp sanatçılarla ara yapmaya çalışıyordum. Ama beklentilerim hep boşa çıkıyordu.
Bu sıralar Adıyamanlılar arasında epey rağbet olan çiğköfteciliğe başladım. Gündüzleri başka işte çalışırken geceleri evde çiğköfte yoğurup satmaya çalışıyordum. Kahvehanelerde, derneklerde , sokakta dürüm haline getirdiğim çiğköfteleri tepsinin üzerinde satıyordum. Çiğköfteciliğe de bu şekilde başlamış oldum. Sonra biraz para kazandıktan sonra abimle beraber bir dükkan açmaya karar verdik. Abimle omuz omuza vererek Mevlüt Harikases o da ilahi sanatçısı bu arada onu da belirteyim, işletmeciliğe ilk adımı atmış olduk.
Unkapanı’na ara sıra gittiğim zamanlarda Diyar Müzik ile tanışmam müzik hayatımın dönüm noktası oldu. Sesimi dinlediler uzun bir süre gidip geldikten sonra albüm yapmaya karar verdiler. Böylelikle ilk albüm için hazırlıklara başladım. Hayatımdaki en büyük hayalim gerçek oluyordu. Diyar müziğin desteği ve kendim biriktirdiğim bir miktar para ile albüm çalışmalarına başladım.
İlk albümde 4 parçanın söz ve müziği bana aitti. Bir parçayı Kahta’mız için yazmıştım. Gurbette olmanın vermiş olduğu sıla hasreti ile Kahta’nın yaylaları adında bir parça bestelemiştim.
Büyük bir heyecan ve arzu başladığımız ile ilk albümüm nihayet çıkmıştı. Hayatımdaki en büyük hayallerimden biri gerçek olmuştu. Albüm çıktıktan sonra dağıtımını yapmak için dağıtım şirketlerine verecek param olmadığı için ilk baskıyı promosyon baskı yapmıştık. Albümü elden satıyordum. Hemşerilerime, eş dost, akraba kimi görürsem albüm veriyordum, kimine hediye ediyordum, kimi de katkı sunmak için para veriyordu. Amacım hem albümün tanıtımını yapmak hem de masraflarımı çıkarmaktı. Orijinal albümü daha sonra piyasaya çıkardık.
Orijinal albüm çıktıktan sonra gala hazırlıklarına başladım. Hemşerilerimin büyük katkısı ve yardımı ile albümün tanıtım galasını yaptık. Hemşerilerimin destek ve yardımlarını hiçbir zaman unutamam ve inkar edemem. Galaya hemşerilerim büyük bir destek verdiler. Galaya Adıyamanlı bir çok siyasetçi ve bürokrat katıldı. Zamanın Adıyaman belediye başkanı Abdulkadir Kırmızı, Milletvekili Mahmut Göksu, sanatçılardan Hakkı Bulut, Kral Fm Dj’leri galaya katılmışlardı. Olağan üstü bir destek ve katılım vardı. Bu destek bana ilerisi için çok büyük umut vermişti. Bu destekten dolayı bütün hemşerilerime , dostlarıma tekrardan çok teşekkür ediyorum.
Gündüz çiğköfte dükkanında geceleri sahnelerde türkü söyleyerek yaşantımı sürdürüyordum.2007 yılında ikinci albümüm olan ‘’Dön Özüne Dön’’ albümünü kendi şirketimiz olan Harikases Müzik ‘ten çıkardık. 2. albümümden 4. esere klip çektim. Klipler ulusal medyada epey beğeni aldı.
Bu albümden sonra radyo piyasasından teklifler aldım. Radyo 34 te program yaptım. Sonrasında Tv’lerden teklifler aldım. Önce Tempo Tv de sonra Tatlıses Tv de Harika Show adında program yaptım. Halen radyo 34’te program yapmaya devam ediyorum.
2011 yılında ‘’Babam Sağ Olsun – Kalbim Seni Unutur Mu ‘’ adında 3. albümümü yine kendi firmamdan çıkardım. Bu albümden vefasız parçasına klip çektim. Yine 3. albümün gala gecesinde büyük bir destek aldım. Çok şükür ki son albümüm büyük bir çıkış yaptı. Büyük bir beğeni aldı. Klibim ulusal kanallarda dönüyor, parçalarım radyolarda çalınıyor. Daha ne isteyebilirim ki bir sanatçı olarak.
Zaman zaman tv’lerde müzik programlarına konuk olarak katılıyorum. Festival, düğün, açılış gibi organizasyonlara davet edildikçe yer almaya çalışıyorum.
Bugün arkama baktığımda, kat ettiğim yol için Allah’ıma şükürler olsun diyorum. Bu bana ileriki hedeflerim için büyük moral veriyor.
Bugünlere gelmemde bana emeği geçen, tüm hemşerilerime, dostlarıma, arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum. Şunu gördüm ki insanın arkasında bir destek olmazsa kendi başına şahsi becerileri ile bir yerlere gelmesi çok zor. Ben bu desteği her zaman arkamda hissettim, bu bana büyük bir güç ve moral verdi. Burada bir başarı varsa bu hepimizin, bu başarıda hepinizin desteği var. Hemşerilerimle her zaman gurur duydum, Adıyamanlı olmaktan her zaman gurur duydum.
Bugünde kişiliğimden taviz vermeden, kültürümden kopmadan, yoluma devam etmeye çalışıyorum. Belki hedeflediğim yere gelmedim ama geldiğim nokta itibarı ile Allaha şükürler olsun diyorum.
Allahın izniyle ve dostların sayesinde hedeflediğimiz noktalara inşallah geleceğiz. Hem kişiliğimizi temsil etmek adına hem de memleketimizi temsil etmek adına yolumuza devam edeceğiz. Tekrardan teşekkür ediyorum. Saygılarımı sunuyorum.
SÖYLEŞİ: Murat ÖCAL/ kahtagurbet
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.